بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَلَمَّا دَخَلُواْ عَلَيْهِ قَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا ٱلضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَٰعَةٍ مُّزْجَىٰةٍ فَأَوْفِ لَنَا ٱلْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَآۖ إِنَّ ٱللَّهَ يَجْزِى ٱلْمُتَصَدِّقِينَ ٨٨

Onlar yanına vardıklarında dediler ki: Ey Aziz; bizi de ailemizi de darlık bastı, pek değersiz bir malla geldik. Bize yine tam ölçek ver de tasadduk et. Muhakkak ki Allah, tasadduk edenleri mükafaatlandırır.

– İbni Kesir

قَالَ هَلْ عَلِمْتُم مَّا فَعَلْتُم بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذْ أَنتُمْ جَٰهِلُونَ ٨٩

Siz, cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz? dedi.

– İbni Kesir

قَالُوٓاْ أَءِنَّكَ لَأَنتَ يُوسُفُۖ قَالَ أَنَاْ يُوسُفُ وَهَٰذَآ أَخِىۖ قَدْ مَنَّ ٱللَّهُ عَلَيْنَآۖ إِنَّهُۥ مَن يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ ٱلْمُحْسِنِينَ ٩٠

Dediler ki: Yoksa sen gerçekten Yusuf musun? O da dedi ki: Ben, Yusuf'um, bu da kardeşim. Doğrusu Allah, size lutfetti. Çünkü kim sakınır ve sabrederse; muhakkak ki Allah, ihsan edenlerin ecrini zayi etmez.

– İbni Kesir

قَالُواْ تَٱللَّهِ لَقَدْ ءَاثَرَكَ ٱللَّهُ عَلَيْنَا وَإِن كُنَّا لَخَٰطِـِٔينَ ٩١

Dediler ki: Allah'a yemin ederiz, Allah gerçekten seni bizden üstün kılmıştır. Doğrusu biz, suçlu idik.

– İbni Kesir

قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَۖ يَغْفِرُ ٱللَّهُ لَكُمْۖ وَهُوَ أَرْحَمُ ٱلرَّٰحِمِينَ ٩٢

Dedi ki: Bugün size başa kakmak ve kınamak yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin merhametlisidir.

– İbni Kesir

ٱذْهَبُواْ بِقَمِيصِى هَٰذَا فَأَلْقُوهُ عَلَىٰ وَجْهِ أَبِى يَأْتِ بَصِيرًا وَأْتُونِى بِأَهْلِكُمْ أَجْمَعِينَ ٩٣

Şimdi siz, şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, görmeye başlar. Bütün ailenizi de bana getirin.

– İbni Kesir

وَلَمَّا فَصَلَتِ ٱلْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّى لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَۖ لَوْلَآ أَن تُفَنِّدُونِ ٩٤

Kafile ayrılınca babaları dedi ki: Bana bunak demezseniz; inan olsun ki, Yusuf'un kokusunu duyuyorum.

– İbni Kesir

قَالُواْ تَٱللَّهِ إِنَّكَ لَفِى ضَلَٰلِكَ ٱلْقَدِيمِ ٩٥

Dediler ki: Allah'a yemin ederiz, sen hala eski şaşkınlığındasın.

– İbni Kesir

فَلَمَّآ أَن جَآءَ ٱلْبَشِيرُ أَلْقَىٰهُ عَلَىٰ وَجْهِهِۦ فَٱرْتَدَّ بَصِيرًاۖ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّىٓ أَعْلَمُ مِنَ ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ ٩٦

Fakat müjdeci gelip de onu yüzüne sürünce; derhal gördü ve dedi ki: Ben, size Allah katından sizin bilmeyeceğinizi biliyorum, dememiş miydim?

– İbni Kesir

قَالُواْ يَٰٓأَبَانَا ٱسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَآ إِنَّا كُنَّا خَٰطِـِٔينَ ٩٧

Dediler ki: Ey babamız; bizim için mağfiret dile, biz gerçekten suçlular idik.

– İbni Kesir

قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّىٓۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ ٩٨

Dedi ki: Sizin için ilerde Rabbımdan mağfiret dileyeceğim. Muhakkak ki O'dur O, Gafur, Rahim.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu